SAHTE EVRAK VE NOTERLERİN SORUMLULUĞU
Türk Dil Kurumunda evrak kelimesi, “Resmî kurumlarda işlem gören belgeler” belge kelimesi, “Bir gerçeğe tanıklık eden yazı, fotoğraf, resim, film vb., vesika, doküman.” olarak tanımlanmıştır. Arapça kökenli olan sahtecilik kelimesinin sözlük anlamı ise “yasal olarak geçerli olan bir belgenin benzerinin imal edilmesi veya üzerinde değiştirme, yıpratma, silme, karalama yapılmasını” ifade eder.
Resmi belgede sahtecilik, 5237 numaralı Türk Ceza Kanunu’nun Kamu Güvenine Karşı Suçlar başlıklı dördüncü bölümünün 204. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre,
“(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”
Resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu, kamu görevlisi tarafından gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgeler oluşturur. Bu belgelerin kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi sebebiyle resmi belgelere duyulan güven daha fazladır. Bu nedenden dolayı da resmi belgede sahtecilik suçuna, özel belgede sahtecilik suçuna göre daha ağır ceza düzenlenmiştir. Belgede sahtecilik suçlarının düzenlenmesi ile ilgili korunan hukuki değer, baskın görüşe göre kamu güvenidir.
Yargıtay 11. Ceza Dairesine göre, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 tarihli, 2013/11-397 E., 2014/202 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK’nin “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “resmi belgede sahtecilik” suçlarının hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişinin de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği…” (11.CD 2007/7009 E. 2020/4334 K.)
5237 sayılı TCK’nın 204. maddesi ile ilgili TBMM Adalet Komisyonu’nda resmi belge ile ilgili olarak yapılan görüşmelerde; ‘’belli bir tanımlama getirilmesinin uygulamanın önünü tıkayıcı etki yaratacağı, bu konunun doktrin ve yargı içtihatları çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği’’ ifade edilmiştir.
Resmi belgenin temel unsurlarına Yargıtay şu şekilde değinmiştir;
“Kanun’da resmi belge kavramı tanımlanmamış, kavramın tanımı ve açıklanması doktrin ve içtihada bırakılmıştır.
Resmi belgenin temel unsurları doktrinde;
1- Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi,
2- Görevi gereği düzenlenmesi,
3- Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uyulması, şeklinde açıklanmaktadır.” (CGK 2016/608 Esas, 2020/167 Karar, 10.03.2020)
Aynı kararın devamında, “Resmi belgenin mutlaka belirli bir şekle uygun olması veya bazı unsurları taşıması şartı yoktur. Fakat, mevzuat gereği belirli usul ve şekil şartlarının aranması söz konusu olabilir. Örneğin resmi vasiyetnamenin kanunda belirtilen şekle uygun olarak düzenlenmesi zorunludur (MK. m. 532-536). Bu takdirde belirtilecek unsurların yer almaması, belgenin resmi belge sayılmasını önleyebilir. Belgenin usul ve şekil koşullarına uygun olması gerektiği bir kararda da açıklanmıştır. Buna karşın, görevlinin yetkisi kapsamında düzenlenmiş olan resmi belgenin birtakım unsurları olmadığı hâlde, varmış gibi gösterilmesi hâlinde de resmi belgede sahtecilikten söz edilir. Yine, belgenin birden fazla görevli tarafından imzalanması gerekli ise (örneğin kurul hâlinde verilen karar veya raporların tüm üyelerce imzalanması gereklidir), imza eksikliği, belge sayılmasını önleyecektir.” Şeklinde usul ve şekil şartlarına uyulmasından bahsedilmiştir.
Bahsettiğimiz bu unsurlara göre, resmi belgenin ilk temel unsuru, kamu görevlisi tarafından düzenlenmesidir. Türk Ceza Kanunu’nda kamu görevlisi, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında ikinci unsur olarak kamu görevlisinin ilgili belgeyi görevi gereği düzenlemesi gerekir. Yani belgenin kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi tek başına resmi belge olma özelliği kazandırmaz.
Ayrıca resmi belgede sahtecilik suçu kamu görevlisi tarafından da işlenebilir. Türk Ceza Kanunu’nun 204. Maddesinin 2. Fıkrasına göre,
“(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’
İfa ettiği görev ile de ilgili olarak bilindiği üzere noterlik mesleği resmi belge düzenlemede akla gelecek olan ilk meslek arasındadır. Ve bu sebepten dolayı da resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde de noterlerin sorumlulukları doğabilecektir.
Öncelikle Noterlik mesleği, Noterlik Kanunu’nun 1. Maddesinde, “Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar.” Şeklinde tanımlanmıştır.
Noterlerin kamu görevlisi veya serbest meslek çalışanı değillerdir. Noterlerin kendine özgü hukuki statüleri vardır. Noterlik Kanunu’nun 151. Maddesine göre, “Noterler, geçici yetkili noter yardımcıları, noter vekilleri ile noter kâtipleri ve kâtip adayları noterlikteki görevleri, Türkiye Noterler Birliği organlarında görev alan noterler ise ayrıca bu görevleri ile bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar.” ve Noterlik Kanunu 152. Maddeye göre, “Yukarıdaki maddede gösterilen kişilere karşı, aynı maddede yazılı görevleri yerine getirmeleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlenen suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar.” Bu madde de görüleceği üzere doktrinde de bu nedenle noterlerin kamu görevlisi oldukları değil, kamu görevlisi sayıldıkları belirtilmiştir.
Tüm bu sebeplerden dolayı noterlerin resmi belgede sahtecilik suçundan dolayı sorumlulukları doğabilir.
Yargıtayın bir kararına göre, “Noterlerce düzenlenen belgeler; düzenleme (Noterlik Kanunu m. 84 vd.) belgeler ve onay işlemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Düzenleme belgeler, içeriği de bizzat noterce düzenlendiğinden, bu belgenin herhangi bir yönüyle ilgili sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, onay işlemi şeklindeki belgelerde, onay kısmını kapsamayan, içerik sahteciliğinde resmi belge öğesinin oluşmayıp özel belgede sahtecilik suçunun işlendiği kabul edilmektedir.” (CGK 2016/608 E. 2020/167 K.)
Yargıtayın bu kararında geçen Noterlik Kanunu’nun 84. Maddesine göre,
“Hukuki işlemlerin noter tarafından düzenlenmesi bir tutanak şeklinde yapılır.
Bu tutanağın:
- Noterin adı ve soyadı ile noterliğin ismini,
- İşlemin yapıldığı yer ve tarihi (Rakam ve yazı ile),
- (Değişik: 2/4/1998- 4358/3 md.) İlgilinin ve varsa tercüman, tanık ve bilirkişinin kimlik ve adresleri ile ayrıca ilgilinin vergi kimlik numarası,
- İlgilinin hakiki arzusu hakkındaki beyanını,
- İşleme katılanların imzalarını ve noterin imza ve mührünü,
Taşıması gereklidir.
Bu şekilde düzenlenen iş kağıdının aslı noterlik dairesinde saklanır ve örneği ilgilisine verilir.”
Noterlik Kanunu’na göre, noterlik, kamu hizmetini sağlamak için kurulup anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği kabul edilmiştir. Noterde işlem yapılırken çalışanın hukuka aykırı işlem yapması ile noterin sorumluluğu doğar.
Noterlik Kanunu’nun 151. Maddesine göre, “Noterler, geçici yetkili noter yardımcıları, noter vekilleri ile noter kâtipleri ve kâtip adayları noterlikteki görevleri, Türkiye Noterler Birliği organlarında görev alan noterler ise ayrıca bu görevleri ile bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar.”
Noterler görevleri sırasındaki işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nu uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar. Bu suçlardan dolayı kovuşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır.
Kovuşturma usulüne ise ilgili kanunun 154. Maddesinde şu şekilde yer verilmiştir:
“Adalet müfettişleri veya mahalli Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen dosya, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesine en yakın bulunan Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir.
Cumhuriyet Savcısı beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı son soruşturmanın açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere Ağır Ceza Mahkemesine verir.
İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan notere tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine noter, kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır. Gerekirse soruşturma Başkan tarafından derinleştirilir.
Haklarında son soruşturmanın açılmasına karar verilen noterlerin duruşmaları, suçun işlendiği yer Ağır Ceza mahkemesinde yapılır.”
İlgili Kanundaki noterlerin işlemlerinde tahrifat yapmaları başlıklı düzenlemeye göre, Eski tarihle evrak düzenleyen, yevmiye defterinde numara ayıran, harç, damga, kontrato veya sair vergiler ödemelerine esas olarak düzenlediği beyannamelerde yahut bunlara eklenen makbuzlarda tahrifat yapan noter görevlileri ile kâtipleri ve kâtip adayları, Türk Ceza Kanunu’nun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır.
Tüm bunlara göre, noterler ifa ettikleri meslek dolayısıyla resmi belge düzenleyebilirler. Bu düzenlemeler sırasında hukuka aykırı olarak işlemler gerçekleştirdiklerinde Türk Ceza Kanunu’nun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılırlar. Bu maddeye göre,
“(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”
KAYNAKÇA
2-https://karararama.yargitay.gov.tr/
3-Türk Ceza Kanunu’nda Resmi Belgede Sahtecilik Suçları, Songül Yenigün
4-Türk Ceza Kanunu
5-Noterlik Kanunu
6- Noterlerin Cezai Sorumlulukları, İbrahim Şahbaz