MÜHÜR BOZMA, MÜHÜR VE KAŞE SAHTECİLİĞİ

MÜHÜR BOZMA, MÜHÜR VE KAŞE SAHTECİLİĞİ

Mühür Bozma Suçu 

Mühür, üzerinde işlem yapılan eşyanın başkalarının tasarruf alanından çıkarılmasını sağlayacak şekilde eşya veya muhafazası üzerine koyulan özel işaretlerdir. Mühürlemenin amacı, kamu hukuku kurallarına uymayan, izinsiz veya ruhsatsız hareket eden, bedelini ödemek kaydı ile ilgili kamu hizmetlerinden bedelsiz veya eksik bedel ödeyerek yararlanmak isteyen kişilere karşı, tedbir, zorlama aracı ve hatta bir tür ceza olarak yasak yöntemini kullanabilir ve bunu da ilgiliye kamu güvenini taşıyan mühürle gösterebilir.

Mühür bozma suçu, 5237 numaralı Türk Ceza Kanunu’nun Kamu Güvenine Karşı Suçlar başlıklı dördüncü bölümünde düzenlenmiştir. Mühür Bozma başlıklı 203. Kanun maddesine göre,

Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Yukarıda verilen ilgili kanun maddesine göre, kanun koyucu, ilgili bu suçta sadece mührü kaldıran kişinin değil aynı şekilde mührün konuluş amacına aykırı hareket eden kişinin de cezalandırılacağını düzenlemiştir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin bir kararına göre, “Sanık iş yeri sahibi olup diğer sanık ise iş yeri çalışanıdır. Restoran iş yerine ek olarak yapılan çatı katında ruhsatsız olarak faaliyet gösterme gerekçesiyle farklı tarihlerde mühürleme işlemi yapılmıştır. Ancak sanıkların mühürlerin bozularak ticari faaliyetine devam edildiği tespit edilmiştir.

Sanıklar hakkında asliye ceza mahkemesi tarafından mühür bozma suçundan yargılama yapılmıştır. Bir sanık hakkında mahkumiyet, diğer sanık hakkında beraat kararı verilmiştir. Beraat kararına karşılık katılan vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

Yargıtay, dosya incelemesinde sanık hakkında verilen beraat kararında isabetsizlik bulunmamıştır. Bu nedenle mahkemenin kararına karşılık onama yönünde karar verilmiştir. Bunun yanında diğer sanık hakkında verilen mahkumiyet kararına karşılık hukuka aykırılık tespit edilmediğinden mahkumiyet kararı da onanmıştır. (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/13621 E, 2019/1796 K)”

Mühür bozma suçunu oluşturan eylem, mührün kaldırılması, etkisiz bırakılması veya bozulmasından oluşur. Suç düzenlemesiyle korunan hukuki değer, kamu idaresi ve devletin otoritesidir.

Mühür bozma suçu, seçimli hareketli suçtur. İlgili kanun maddesinde mühür bozma suçunun iki farklı şekilde işlenebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu suçlar, mührü kaldırmak suretiyle ve mührün konuluş amacına aykırı olarak hareket etmek olarak tanımlanabilir.

İlgili kanun maddesi ışığında mühür bozma suçunun unsurlarını saymak gerekirse,

  • Mührün, kanun veya yetkili makamların emri uyarınca konulması gerekmektedir.
  • Mühürleme yapıldığına dair tutanak tutulması ve yasal şekil, şartlara uygun şekilde mühürleme işlemi yapılmış olmalıdır.
  • Mührün doğru yere konulması gerekmektedir.
  • Mühür, ilgili şeyin saklanması veya varlığının korunmasını sağlamak amacı ile konulmalıdır.
  • Mühür bozma suçunu işleyen kişinin mührün konuluş amacına aykırı hareket etme kastıyla suçu işlemesi gerekir.

 Kişi mührü kaldırmak suretiyle ya da konuluş amacına aykırı hareket ederek bu suçu işleyebilecektir.

 İlgili kanun maddesi ışığında bu suçun cezası altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Ayrıca mühür bozma suçu şikayete bağlı suçlardan değildir. Bu nedenle savcılık tarafından soruşturma ve kovuşturma resen yapılır. Aynı zamanda mühür bozma suçunun dava zaman aşımı süresi 8 yıldır. Mühür bozma suçunda uzlaşma hükümleri uygulanmaz. İlgili bu suç nedeniyle açılan davalarda Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir.

Mührü bozma suçunun cezası, hapis cezası olarak verilirse bu ceza artık adli para cezasına çevrilemez. Fakat verilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı veya cezanın ertelenmesi kararlarının verilmesi mümkündür.

İlgili konu hakkında Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin bir kararına göre, “Özel hukuk tüzel kişisi olarak kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme işleminin bulunmaması nedeniyle, sanığa yüklenen ‘mühür bozma’ suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi Yasaya aykırıdır.” şeklinde hüküm oyçokluğu kurulmuştur.

Karşı oy gerekçesine göre; “Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13. maddesinin 4. fıkrasında ‘Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak tespit süreci sonucunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur’ hükmü yer almaktadır. Hükümde kaçak elektriği tespit eden kurumun/şirketin enerjiyi keserek mühür altına alacağı belirtilmiştir.

Bu düzenleme kaçak enerji kullanımı halinde yapılacak işlemlere ilişkindir. Herhangi bir ceza hükmü içermemektedir. Bu idari işleme suç elbisesini giydiren TCK’nın 203. maddesidir. Ceza Kanununun 203. maddesindeki düzenleme ortadan kaldırıldığında yönetmelikteki işlem/hüküm aynen yerinde durmasına rağmen ceza hukuku açısından herhangi bir önem ifade etmeyecektir. Kaldı ki, TCK’nın 203. maddesindeki suçu oluşturan eylem mührün bozulmasıdır. Yönetmelikte ise mührün konuluşu düzenlenmiştir. Suç duyurusu da mühür bozma suçu ile değil kaçak elektrik kullanma suçu ile ilgilidir. Mühür bozma suçunu oluşturan eylem mührün konulması değil kaldırılmasıdır.

TCK’nın 203. maddesindeki ‘kanun veya yetkili makamların’ şeklinde düzenleme ile veya bağlacı kullanılarak mühürlemeyi ya yetkili makamların yapması ya da dayanağını kanundan alması amaçlanmıştır. Aradaki veya bağlacı çıkarılarak yetkili makam ve kanun terimlerinin birlikte değerlendirilmesinin ve mutlaka kamu görevlisi tarafından yapılması gerektiği düşüncesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.

Elektrik Piyasası Kanunu’nun 2/2. maddesi ‘Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar bu kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir.’ hükmünü getirmiştir. Bu hüküm gereğince çıkarılan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13. maddesi ilk düzenlemede ‘Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak elektrik enerjisi tükettiği tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektriğini keserek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.’ şeklinde iken, 13.07.2011 tarihli değişiklikle, ‘Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak tespit süreci sonucunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.’ şeklinde değiştirilmiştir. Bu Yönetmelik, Kanuna aykırı değildir. Kanunun verdiği yetkiyle, uygulanacak usul ve esasların belirlenmesi amacıyla, kanun koyucunun iradesine uygun şekilde çıkarılmış ve lisans sahibi tüzel kişilere mühürleme yetkisi verilmiştir. Bu yetkiye dayanılarak konulan mührün kaldırılması da kamu güvenini zedeleyecek ve TCK’nın 203. maddesindeki suçu oluşturacaktır.” (2015/1922 E., 2015/29111 K.)

Mühür ve Kaşe Sahteciliği Suçları

Mühürde sahtecilik suçu da Türk Ceza Kanunu’nun Kamu Güvenine Karşı Suçlar bölümünde yer almaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun mühürde sahtecilik alt başlıklı 202. Maddesine göre,

(1) Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Başbakanlık tarafından kullanılan mührü sahte olarak üreten veya kullanan kişi, iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kamu kurum ve kuruluşlarınca veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca kullanılan onaylayıcı veya belgeleyici mührü sahte olarak üreten veya kullanan kişi, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Mühürde sahtecilik suçu, kamu güvenine yönelik suçlardan biri olduğundan dolayı resen kovuşturulan bir suçtur. Yani mühürde sahtecilik suçu, şikayete bağlı suçlardan değildir. Ayrıca ilgili suç, uzlaşma kapsamındaki suçlar arasında da yer almamaktadır.

İlgili kanun maddesine göre, suçun maddi öğesi, ilgili mühürleri sahte olarak üretmek veya kullanmaktır. Manevi öğesi ise ilgili bu mühürleri sahte olarak üretmek veya kullanmak bilinç ve iradesidir.

Ayrıca sahte mührün uygulandığı belge de sahte ise burada hem mühürde sahtecilik hem de belgede sahtecilik suçları oluşacaktır.

Yukarıda bahsedilen ilgili kanun maddesine göre, birinci fıkrada iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ve ikinci fıkrada ise bir yıldan altı yıla kadar hapis cezaları düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler haricinde ilgili kanunda mühürde sahtecilik suçu için özel olarak düzenlenmiş ceza artırım veya azaltım halleri öngörülmemiştir.

Kanun maddesinden yola çıkarak mühürde sahtecilik suçunun herkes tarafından işlenebileceği sonucuna ulaşabiliriz. Yanı mühürde sahtecilik suçunu, vatandaşlar yahut kamu görevlileri de işleyebilirler.

Aynı zamanda mühürde sahtecilik suçu, kasten işlenebilen bir suçtur.

Eğer mühürde sahtecilik suçu sonucunda verilen hapis cezası iki yılın altında ise mahkemenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ve cezanın ertelenmesi kararını vermesi de mümkündür.

İlgili bu suç nedeniyle açılan davalarda Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir.

Mühürde sahtecilik suçu için Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin kararına göz gezdirirsek,

“5237 sayılı Kanunun 202/2. maddesindeki suçun oluşumu için kamu kurum ve kuruluşlarınca veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca kullanılan onaylayıcı veya belgeleyici mührü sahte olarak üretmek veya kullanmanın yeterli olduğu ve anılan suçun resmi belgede sahtecilik suçunun unsuru olmadığı gözetilmeden fikri içtima nedeniyle tek suçtan hüküm kurulması isabetsizliği aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı arttırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştirilen husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanığın yeterli delil olmadığına, ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle anılan suçla ilgili hükmün ONANMASINA…” (Esas: 2008/8844 Karar: 2008/10336)

KAYNAKÇA

1-Yargıtay Karar Arama

2-İlgili Kanunlar

3-Mühür Bozma Suçu, Ersan Şen

4-https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/398259