KISMİ DAVADA VE BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI

KISMİ DAVADA VE BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI

  1. KISMİ DAVA

Kısmi dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili bu maddeye göre,

“(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.

(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)

(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.”

Yukarıda verilen ilgili bu düzenlemeye göre, talep konusu niteliği itibarıyla bölünebilmekte ise onun sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülmesi mümkün olacaktır.

Kısmi davayı alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlayabiliriz. Bir diğer deyişle, kısmi dava, alacağın tamamının ayni hukuki bir ilişkiden doğup bu alacağın veya hakkın tamamı değil de sadece bir kısmı talep edilerek açılan dava olarak da tanımlanabilir.

Yukarıda anlatıldığı üzere, bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için,

  • Alacağın tümünün ayni bir hukuki ilişkiden doğmuş olması,
  • Alacağın sadece belli bir kısmının talep edilerek davanın açılması gerekir.

Alacaklı tarafından kısmi dava açılırken davacının davanın kısmi dava olduğunu açıkça nitelendirmesi zorunlu değildir. Davacının, dava dilekçesinden alacağının dava ettiği miktardan fazla olduğu ve davacının tüm bu miktarın yalnızca bir kısmını dava ettiğinin anlaşılması yeterlidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ilgili bir kararında, “…HMK’nın 109 maddesine göre kısmi dava açılmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kısmi davanın hukuki niteliğinden bahsetmekte yarar bulunmaktadır. Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir…”
(2012/838 E. 2012/715 K.)

Yukarıda sunulan ilgili Yargıtay kararında da görüldüğü üzere davacı tarafından açılan davanın, kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça gösterilmesi gerekmez.

Davanın kısmi dava olup olmadığının dava dilekçesinden anlaşılması yeterlidir. Şöyle ki, Yargıtay, “fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarının dava edildiği” belirtilerek açılan davaları kısmi dava olarak kabul etmiştir. İlgili bu Yargıtay kararı şu şekildedir,

Kısmi dava, aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağın veya hakkın tamamının değil de belirli bir kısmının talep edilerek açıldığı davalardır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya ”kısmi dava” denir.
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir.”
(HGK 2016/1082 E. 2018/1719 K.)

Kısmi davalarda, davaya konu edilmeyen kısım ise ayrı bir davayla talep edilebilecek veya da görülmekte olan davada ıslah yoluyla dahil edilebilecektir.

A.KISMİ DAVADA ZAMANAŞIMI

Kısmi davalarda, zamanaşımı süresi, sadece dava konusu edilen alacak için, davanın açıldığı tarihten itibaren sınırlı olarak durmaktadır. Davaya dahil edilmeyen kalan alacaklar için, zamanaşımı süresi işlemeye devam edecektir.

Davaya dahil edilmeyen alacak bakımından zamanaşımı, ek davanın açıldığı veya ıslah edildiği andan itibaren kesilir.

Bu konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre,

Her ne kadar kısmi davanın açılmasından sonra alacağın geri kalan kısmının ıslah yolu ile talep edilmesi mümkün ise de zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilmektedir. Bu aşamada açıklanması gereken diğer bir husus zamanaşımının kesilmesi konusudur. Bir davanın açılması hâlinde zamanaşımı kesilir (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 154/2). Ancak, kesilen zamanaşımı, kesilme tarihinden başlayarak yeniden işler (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 156/1). Dava ile kesilmiş zamanaşımı, davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden cereyana başlar. Öğretide, kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (Pekcanıtez, s. 1008). Kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir (HGK’nın 20.3.1968 gün ve E:1968/9-210, K:151; 3.7.2002 gün ve E:2002/9-564, K:572; 9.10.2002 gün ve E:2002/9-809, K:802; 06.03.2013 gün ve E:2012/4-824, K:2013/305 sayılı kararları).

Sonuç olarak; kısmi dava açılması durumunda da alacağın sadece bir kısmı dava konusu edildiğinden dava konusu edilmeyen sonradan ayrı bir davayla veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dâhil edilmesi mümkün olan kısım bakımından zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Bu nedenle kısmi dava açan davacı, bakiye alacağı için daha sonra ıslah yoluna başvurmak istediğinde, zamanaşımı def’iyle karşılaşmak istemiyorsa ıslah yoluyla arttırmak istediği bakiye talebinin zamanaşımına uğramış olup olmadığını dikkate almalıdır. Aksi takdirde davalı zamanaşımı def’inde bulunarak alacaklının talebini sonuçsuz bırakabilecektir (Pekcanıtez, s.1009-1016).” (2016/2757 E. 2021/545 K.)

2.BELİRSİZ ALACAK DAVASI

Belirsiz alacak davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili bu maddeye göre,

“(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.

(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)”

Belirsiz alacak davasında, ilgili alacağın tamamı dava edilir anca dava açılma tarihinde konu alacağın miktarını veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi davacıdan beklenememekte veya bu belirlemeyi yapmak davacı açısından mümkün olmamaktadır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin ilgili görüşüne göre, “Somut olayda, davacı taraf, dava dilekçesinde, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası olduğunu belirtmek suretiyle eldeki davayı açmıştır. Dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin mahkemece yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi raporuna bağlı olmakla dava değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafından belirlenmesi mümkün bulunmadığından davanın belirsiz alacak olarak açılması HMK 107. maddesine uygun düşmektedir. Bu nedenle belirsiz alacak davasında davacının talebini arttırmasına ilişkin dilekçesi ıslah niteliğinde olmayıp dava değerinin belirlenmesine yönelik olup eksik harcın tamamlandığı da dosya kapsamıyla sabittir. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.” (2019/4755 E. 2020/80 K.)

Belirsiz alacak davasında, tam ve kesin olarak belirlenemeyen kısmın belirlenebilmesi mümkün olduğu anda davacının talebini artırması gerekmektedir. Belirlenemeyen bu kısmın belirlenmiş olduğu zaman hakim, davacıya talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için iki haftalık kesin süre vermelidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre, “Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir. Özellikle, zararın baştan belirlenemediği, ancak bir incelemeden sonra tam olarak tespiti mümkün olan tazminat taleplerinde böyle bir durumla karşılaşılabilmesi söz konusudur. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür.” 

Talep sonucu belirlenebilir bir hale geldiğinde, davacının ıslah hakkını kullanmasına gerek kalmadan, iddiayı genişletme veya değiştirme yasağına tabi olmadan ve davalının muvafakatini almadan talep sonucunu değiştirebilecektir.

Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ilgili kararına göre, Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere” şeklinde beyanda bulunarak 1.000TL ihbar tazminatı, 1.000TL kıdem tazminatı, 100TL fazla çalışma ücreti, 100TL yıllık izin ücreti ve 100TL ulusal … ve genel tatil ücreti talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığına dair bir beyan bulunmamaktadır.

Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Her ne kadar 30.10.2014 tarihli duruşmada davacı vekili “davamız belirsiz alacak davasıdır” şeklinde beyanda bulunmuş ise de davanın türünün bu şekilde değiştirilmesine imkân bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle davanın kısmi dava şeklinde açıldığı sabittir.” (2021/485 E. 2021/971 K.)

A.BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Belirsiz alacak davasının açılması durumunda, zamanaşımı, alacağın tam ve kesin olarak belirlendiği tarihe bakılmaksızın belirlenmiş olan alacağın tamamı için ve davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılır.

Yargıtay’ın bu konuya ilişkin birçok kararı ve tespiti bulunmaktadır. Onlardan birkaçı;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında, “Yukarıda da izah edildiği üzere, belirsiz alacak davasında zamanaşımı, davanın açılmasıyla birlikte alacağın tümü için kesilirken, kısmi davada sadece dava edilen alacak yönünden kesilir. Diğer taraftan, belirsiz alacak davasında, davalı daha önceden temerrüde düşürülmediyse faiz başlangıcı alacağın tamamı için dava tarihi iken, kısmi davada, dava edilen alacak miktarı için dava tarihinden, ıslah yolu ile davaya dahil olunan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren faiz işleyecektir.” (2016/7-1107 E. 2020/16 K.)

Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun başka bir kararına göre,Dava açılmasının sonuçlarından birisi de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı dava dilekçesinde belirtilen talep sonucu miktar için kesilecektir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu için mi yoksa yargılama sonucunda miktarı tam olarak belirlenen kesin talep sonucunun tümü için mi dava tarihinde kesileceği konusunda HMK’da açık bir hüküm bulunmamaktadır.

Belirsiz alacak davasının düzenlenme nedeni, davacının dava açarken alacağının tümü için dava açmak istediği hâlde, alacağının miktarını belirlemesi imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Davacının belirsiz alacak davası açarken amacı alacağının tümünü dava etmek ve tümü hakkında karar verilmesini sağlamaktır. Kısmî dava açmakta olduğu gibi, alacağının bir kısmını dava etmek değildir. Dava dilekçesinde belirttiği talep sonucu da geçicidir, dava açarken asıl amacı alacağının belirlenir belirlenmez bu miktar üzerinden karara bağlanmasıdır. Belirsiz alacak davasında davacıya alacağını belirlemesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek olduğu istisnai bir durumda böyle bir dava açma olanağı tanınmıştır. Kanun koyucu alacağın belirlenmesinin imkânsız veya kendisinden beklenemeyecek durumda olması hâlinde belirsiz alacak davası açma imkânı tanıdığına göre, böyle bir davanın sonuçlarının da amaca uygun olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle talep sonucu hangi tarihte kesin olarak belirtilirse belirtilsin, dava açıldığı tarihte kesin talep sonucu miktarınca zamanaşımı süresi kesilmiş sayılmalıdır (Pekcanıtez, H.: Belirsiz Alacak Davası (HMK m.107), … 2011, s. 59).”

KAYNAKÇA

1.Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku

  1. https://moral.av.tr/

3.İlgili Kanunlar

4.Yargıtay Karar Arama

5.https://hukuk.deu.edu.tr/dosyalar/dergiler/dergimiz11-9-ozel/usul/15%20pekcanitez.pdf